28 Aralık 2007 Cuma

İlk Bakış

PRINCE of YALOVA II



Tür : Aksiyon (Evet, aksayan çok yönü var)
Yapım : Prenses İnşaat Taahhüt Ticaret Vesaire Anonim Şirketi
Dağıtım : Kardeşler Nakliyat
Platform : PS 4, XBOX 540 (İlk bakış dediğin böyle olur!)
Minimum Sistem : PS 4, XBOX 540 (Eh, haliyle)
Önerilen Sistem : Önerilerimize kulak asan yok ki...

Şimdi ilk bakışını yapacağımız oyun ile ilgili olarak, ilk bakışta hiç bir şey göremesek de, biraz daha dikkatli bakınca gayet önemli bilgiler edindik.
Oyunumuz, 2012'nin son çeyreğinde merhaba diyecek bizlere. Zaten ilk çeyreğin sonunda 110-65 gibi bir fark söz konusuydu...

Senaryo vasat, klişe olsa da değinmeden geçmek olmaz, işimiz bu ne de olsa.
Fantastik diyarlardan birinde, Yalova adında bir krallık varmış. Herkes mutlu, mesutmuş falan. Ülkenin prensi, Merkez Bankası'nın kayıp hazinelerini aramak için çıktığı seyahatten döndüğünde, kötü kalpli dayısının yönetimi ele geçirdiğini görür ve tahtı için mücadeleye başlar.

"Dayı ayıp oluyo ama" şeklindeki uyarılarına rağmen kötü kalpli hain dayı, "Kim takar Yalova Prensi'ni?" diyerek işine bakar.
(Yani şu espri için oyuna bu tırt ismi koymuşlar ya, yuh artık...)

Aslında oyunumuz, sosyal bir yara olan, dayı yeğen arasındaki kuşak çatışmasına parmak basıyor. Prens yeşil kuşak, dayı da siyah kuşak olduğundan, bu çatışmada Prens sürekli ağzı burnu kırılmak suretiyle dayağı yiyen taraf oluyor.

İlk oyun PoY I ile arasında büyük benzerlikler taşıyor PoY II. İlk oyunun disketlerini (Evet, C 64 zamanından kalma) bulamadığım için değinemiyorum bu benzerliklere maalesef...

Yıllarca Atari salonlarında, PS kafelerde antrenman yapmasına rağmen, ilerleyen bölümlerde iyice ezik duruma düşen Prensimiz, stratejik ortak olan komşu ülke Çoko Krallığı'na resmi iltica talebinde bulunuyor.
Buradan hareketle, üçüncü oyunda karşımıza Çoko Prens olarak çıkacağını tahmin etmek zor olmuyor bana göre...

Oyunun tanıtım videosu BETA olarak yayınlandı. Fakat bizdeki video VHS olduğu için onu da seyredemedik, üzgünüm gerçekten. Ekran görüntülerine bakarsak, muhteşem bir oyunun bizleri beklediğini görebiliriz (Oyun mu bizi bekliyor, biz mi oyunu anlayamadım.).



Son olarak, multiplayer yönünden de bahsedelim biraz. Üç veya dört arkadaş (Sekiz kişiye kadar) bir araya gelip, sırayla oynayabiliyorsunuz oyunu. Bu alanda türe büyük yenilik getirdiği tartışılmaz bir gerçek.

Fazla bilgi verip iştahınızı kaçırmak istemem. İlerleyen yıllarda yeni gelişmelerden mutlaka haberdar ederiz sizleri, hoşçakalın...

26 Aralık 2007 Çarşamba

İnceleme (Ayın Oyunu!)




Tür : ABC (Devasa Offline)

Yapımcı : Ünite Yayınları (İlk Adım I)

Dağıtım : Yurtiçi Kargo

Platform : PC, PS3, PSP, XBOX 360, DS, Wii, Bilimum Cep Telefonları...

Minimum Sistem : Sağlam bir sindirim sistemi...

Önerilen Sistem : 4-4-2

Türkiye'de Orjinal Olarak : Ne? Hahahaaa...

Çocukluk dönemlerimizde, nereden bilebilirdik ki efsane olmuş kahramanlarımızın oyunlarda karşımıza çıkacağını? Tehlikeli maceraların birinden diğerine uçacağını. Tıpkı Cin Ali ve arkadaşlarında olduğu gibi...

Hikayemiz, 3-A sınıfı öğretmeni Mukadder Hanım'ın, Cin Ali'nin rüyasına girmesiyle başlıyor. Kan ter içinde, sabahın kör saatinde uyanan Cin Ali, rüyayı hatırlayamadığı için, oyunun ilk bölümlerinde aslında hiç bir şey olmuyor. Ertesi gece, olacakları kaçırmamak için daha uyanık olmaya karar veren Cin Ali uyanık olduğu için rüya da göremiyor ve oyun iyice tekdüze bir hal alıyor.

İşte şimdi sıkı durun, nihayet uykusuzluktan bayılan Cin Ali meşhur rüyayı görüyor.

Sisler içinden çıkıp gelen Mukadder Hanım Cin Ali'ye seslenir;
"Uyan Ali uyan. Sen seçilmiş kişisin. Kişisin Ali kişisin..."


Artık rahatlayabiliriz. Cin Ali sabah okula gittiğinde sınıf başkanı seçildiğini öğrenir. Hemen ardından Işık, Oya ve Kaya'dan oluşan özel ekibini (Ne ara kurdunuz ekibi ya?) toplar ve maceraya atılır.

Kısaca konusuna değindiğimiz oyunumuz, Cin Ali ve arkadaşları çizgilerden ibaret olduğu için çizgisel bir oynanışa sahip olmaktan pek öteye gidemiyor. Oyun boyunca karşımıza çıkan Çirkin Ördek, Kızgın Fil, Fırında Piliç, Ateşli Panda... gibi türlü çeşitlerde yaratıkları öldürücü diyaloglarla kendilerinden geçirip, üstlerinden düşen top, ip, dondurma gibisinden envai çeşit itemleri topluyoruz. Bu arada bizim ve ekip arkadaşlarımızın olağanüstü gizli güçlerinin bize çok yardımcı olacağını düşünüyoruz ama olmuyor maalesef. Çünkü o kadar gizli ki bu gizli güçler, 68 saatlik oyun süresi boyunca bulup da kullanamıyoruz. Bölüm sonu canavarlarından (Hugo Boss) topladığımız fişler ile "Ömer Mısır Sever" yazdığımızda açılan kapıdan geçerek oyunu kilitliyoruz. Reset gerekiyor, bünyeyle beraber sistemimize...

Bütün bunlara rağmen hâlâ bu oyunu orjinal almayı düşünmüyorsunuz umarım. Korsan kopyalardan beşer onar alın ki batsın bu beceriksizler!

Bu ilk oyunları ile tüm büyük oyun firmalarını peşlerinde koşturan (Yakalayıp dövmek için peşlerindeler tabi ki) Terli kardeşlerin en büyüğü ve elebaşıları Zevat Terli, oyunu üçleme olarak planladıklarını, fakat bir tanesi bile gına getirdiği için diğer devam bölümlerinden vazgeçtiklerini itiraf ediyor. Bu durumda oyuna şimdiden "Tekleme" diyebiliriz.

Burası yeri değil ama hazır yeri gelmişken oyunun müziklerinden biraz bahsetmek istiyorum. Müzik Öğretmeni Orhan Bey'in mandolin ile çaldığı, tüm sınıfın blokflüt ile eşlik ettiği enfes parçalar maalesef son anda oyundan çıkarılmış. Önümüzdeki günlerde çıkacağı duyurulan 18 GB boyutundaki yama ile diğer her şey gibi müziklerin de oyuna eklenmesi kuvvetle muhtemel görünüyor. Gerçi kibrit çöpleri ile yapıldığı her halinden belli olan ragdoll modellemeler oyuna tat katmıyor değil.

Son olarak, gerçek karar tabi ki siz değerli oyuncuların olacak. Hâlâ alıp oynarsanız püü artık size vallahi ne diyeyim...

Artılar :
+ Bir efsanenin yeniden geri dönüşü.
+ Bir an olsun düşmeyen atmosfer basıncı.
+ Mukadder Hanım (Saygılar Hocam)...

Eksiler :
- Bir efsanenin geri döner dönmez rezil edilişi.
- Çizgisel oynanış.
- Cin Ali'yi değil de Kaya'yı yönetiyor olmamız.

Grafik : 2
Ses : Yok. Ses yok...
Oynanabilirlik : Biraz olsun var.
Multiplayer : Single bitti de bu kaldı.
Arkadaşlarıyla Geçinme : İyi
Beslenme, Temizlik : Pekiyi

22 Aralık 2007 Cumartesi

TRANSFORMERS



Bayramlarda falan yeğenlerle biraraya gelince mutlaka birşeyler yaparım. Onlarla çocuk olmayı severim. Belki onlar benle daha çok çocuk oluyorlar ne bileyim. Neyse, az önce hep beraber TRANSFORMERS'ın filmini seyrettik bizde. Olması gerektiği kadar güzel bir film olmuş. Şöyle olmalıydı böyle olsaydı yorumu yapmayacağım, sonuçta teknik olarak sinema bilgim yok. Herşeyde (Kitap, oyun, müzik...) olduğu gibi filmlerde de beğeni ölçüm güzel vakit geçirtmesidir ki geçirtti bu akşam. Biraz geç izledim ama Onaga Efendi'nin blogunda film yorumunu görünce gaza geldim aynısından ben de yaptım. Duygusal bir başka film olabilirdi ama bu film de bayağı duygusaldı, valla :)
Çocukluğumdan iz bırakan birkaç olgudan biriydi TRANSFORMERS. Özlem giderdim başka bir boyutta. Yayınlandığı orjinal zamanlarına tam olarak yetişen biri olarak filmi beğendim. Her kuşakdaşım seyretmeli bence. Ailecek VOLTRON'u da bekliyoruz...
Ayrıca en önemlisi, neden bu uzay kökenli robotların bu devrin arabaları, uçakları modelinde dünyamıza teşrif ettikleri hep soru işaretiydi şahsımda. En azından onu pek bi güzel açıklamışlar. Bunlar uzaylı yaşam formları, dünyada ortaya karışmak için beğendikleri dünyalı formlara dönüşüyorlar falan filan kısaca.
Neyse, seyretmeyenler seyretsin. İyi seyirler...

10 Aralık 2007 Pazartesi

Tınaney Zınaneyyyy

İki aydır boşlamışız burayı. Bir iki ay daha boşlayayım bari. Boşlan boşlan boşlan! Eheuehehe...
Eee sabahladım ve saat 09:00'u geçti. Normaldir...