Tür : Düz Tabanlı FPS (Birinci Tekil Şahıs)
Yapım : Hayal Mahsulleri Ofisi
Dağıtım : Atlantis Records
Annesi kendisine 3 aylık hamileyken önce annesini, iki yaşındayken babasını, orta ikide de Atlantis'i kaybeden Atila'nın hüzünlü, acı fakat ballı öyküsünü konu alan GoA uzun zamandır süregelen FPS açlığımızı giderecek gibi görünüyor (Ne aç adammışsınız kardeşim-SE).
Oyunun henüz açılış videosunda, gazetelere "Atlantis'i Kaybettim, Hükümsüzdür..." ilanı vererek şansını deneyen kahramanımız Atila, burada bizlere yapay zekasının gücünü kanıtlamak istiyor. Yapımcıların bile bu durumdan haberi olmadığı söyleniyor, e tabi yapay zeka olayı gelişti yeni nesilde.
Yapay Zeka demişken, bir zeka bu kadar yapay olabilir. Soğuk soğuk selam vermeler, zoraki sırıtmalar bir yerden sonra sıkıyor tabi. Artık yapımcılardan daha doğal, daha canayakın zeka pırıltıları bekliyoruz...
Bölüm tasarımları gayet güzel. Git git bitmeyen haritalar, "Ulan bunun bir de dönüşü var, oynamasak mı acaba?" diye düşündürmüyor değil.
Atlantis sokakları, parkları, lagünleri o kadar başarılı tasvir edilmiş ki, gidip görenler "Aaa hakkatten aynısı olmuş..." diye şaşkınlıklarını dile getiriyorlar.
Düzgün Dairesel bir oynanışa sahip oyunumuzda, Atlantis'i bulana kadar imanımız gevriyor. Fakat Amerika keşfedildikten sonra oyunun atmosferi bir anda coşuyor.
Etkileşim ve gerçekçilik ses getirecek türde olmuş. Nihayet patlayan variller ve meyve kasaları var! Taşa takılınca küfrederek yere yapışmalar falan gayet gerçekçi olmuş.
Trampozoni bölümünde havaya ateş ettiğimiz bir sahnede, vurulup balkondan düşen "Çamaşır Asan Atlantisli Kadın" karakteri gözlerimizi yaşartıyor.
Oyun boyunca çok diyaloğa gireceğimiz Atlantis Kraliçesi ile ilk karşılaştığımız "Come on Baby!" bölümünde, "Kayıplardasın ya Kraliçem, yüzünü gören cennetlik, ehuehu..." diyen Atila, bu canlı performansı ile ağzımızı açık bırakıyor.
Diyalog olayından bahsetmek istiyorum. Gerçekçilik adına oyunda dil olarak sadece Atlantisçe kullanılmış. Burada yapımcı ekip bizi gerçekten yemiş hissi uyandı ama dur bakalım. Dil probleminden fazla korkmayın, orta seviye bir oyuncu bile üç dört oynayıştan sonra derdini anlatacak kadar öğreniyor Atlantisçe'yi.
Oyunda Easy, Medium, Large, XLarge olarak dört zorluk seviyesi var. Siz yine de bir büyük seviyeyi seçin, seneye de oynarsınız...
Konsol versiyonunu pek tutmadım açıkçası. Konsolun üstündeki ayna ile yanındaki televizyon sehpası iyi optimize edilmemiş. Küçük bir yama ile düzelir kanaatindeyim.
Maceramız boyunca bol bol Atlantis Belediyesi Zabıta Ekipleri ile çatışmaya, kovalamacaya giriyoruz. Aksiyonun tavana vurduğu bu sahnelerden sonra tavandan inmek konusunda bir hayli bug mevcut. Yamalı Bohça gibi olacak bu oyun da.
Yöresel kıyafetlerle (Perdelik Kumaş) kamufle olarak saklandığımız Stealth Action türündeki oyunumuzda silah yelpazesi de oldukça geniş.
Jiletli yelpaze, bomba atarlı yelpaze iki örnek mesela. Silahların modifiye edilebilirliği de oynanışa zevk katıyor. Camlara film çektirmek ve çelik jant en çok tercih ettiğim modifikasyonlar oldu.
Silahlardaki tokluk hissi ise gerçekten doyurucu. Düşmanınız midenizi mermi ile doldurduğunda iki gün açlık nedir bilmiyorsunuz.
(Bu tokluk hissi yanlış anlaşılmış galiba?-ZG)
(Pardon, siz kimsiniz?-SE)
(Ne bileyim, heves ettim işte-ZG)
Artıları : - Atlantisçe öğrenme fırsatı! (Gerçek hayatta ne işimize yarayacak demeyin sakın.)
Eksileri : - Türkçe'yi unutmamız.
- Yüksek sistem gereksinimleri (Kasa yerden en az 1,5 M yüksek olmalı oyunu açabilmek için.)